Ben Ona İşkence Yapmam. Peygamber Bile Olsam.





Author: Dr. Hamdullah ÖZTÜRK - min read. - Post Date: 02/08/2022
Clap

İşkence yapanlar ve onlara yol verenler bilmelidir ki, işkence insanlık suçudur. Bu suçu işleyenler dünyanın neresinde ve ne zaman olursa olsun yakalanır ve cezalandırılırlar. İşkence bumerang gibidir; bir gün mutlaka döner ve işkencecileri vurur…

İnsanlara hangi amaçla olursa olsun işkence edilemez; işkence, sistemli bir şekilde uygulanarak bir etnik ya da inanç grubu yok edilemez. Çağdaş hukuk anlayışı açısından da dini hukuk açısından da işkence ve soykırım suçları zaman aşımı olmayan büyük suçlardır.

İşkence denilince kastedilen şey şudur: “Hukuk dilinde işkence, geniş anlamıyla bir şahsın maddî veya mânevî varlığına yöneltilmiş maksatlı ve haksız eziyeti, acı ve utanç verici tutum ve davranışı, dar ve teknik anlamıyla ise itirafta bulunması için sanığa veya cezalandırma amacıyla suçluya yapılan aynı nitelikteki haksız davranışları ifade eder. (DİA, İşkence maddesi)

 Bir hadis-i kutside Allah Teâlâ, “Kullarıma işkence etmeyin!” (Müsned, 4/172-173) buyurur. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de dünyada insanlara işkence edenlere Allah’ın âhirette ceza vereceğini bildirir. (Ebû Dâvûd, imâre 32) Kur’ân âyetleri ve Efendimiz’in beyanları dikkate alındığı zaman görülür ki, işlenen bir suçun karşılığında verilen hukuki cezalar veya başka yol bulunamadığı için savaşmak zorunda kalınması dışında insanlara zarar verilemez. Bu zarar ister vücuduna zarar vermek şeklinde maddi olsun, isterse psikolojisini bozmak ve itibarsızlaştırmak gibi manevi olsun, yasaktır.

 Meseleyi bütün boyutları ile burada anlatma imkânı olmadığı için iki örnek vererek işkencenin en küçüğü ile en büyüğü arasındaki geniş alanı düşüncelere havale edelim. Peygamber Efendimiz insanların yollarda oturup, gelip geçenlere bakmak, gözüyle takip ederek rahatsız etmek gibi şeylerden sakındırır. Eziyet veren şeyleri gidermeye de sadaka der. (Buhârî, mezalim 22-24) Meselâ yoldan geçerken tükürmek veya çöp atarak oradan geçenleri iğrendirecek şeyler yapmak eziyet, manevi bir işkence, yolda gördüğü bu tür şeyleri ortadan kaldırmak ise sadaka, yani ibadettir. Resûlüllah’ın, azılı düşmanlarından biri esir alındığında ona işkence yapılmasını isteyenlere, “Ben ona işkence yapmam. Peygamber bile olsam Allah, beni de aynı şekilde cezalandırır. (Vâkıdî, 1/107) demiş, savaşta esir alınanlara, düşman hakkında bilgi almak için işkence yapılmasına rıza göstermemiştir. (İbn Hişam, 1/616-617) Bu iki örnek Peygamberimiz’in işkenceye karşı tavrını gösterdiği gibi aşağıdaki üç ilke de işkenceye müsaade etmez:

  1. İddia eden ispatla yükümlüdür. Yani devletin polisi üç yüzden fazla kadın ve erkeği emniyete alıp işkence yapıyorsa buna hakkı yoktur. Tam tersine sorguya aldığı insanları hangi iddia ile aldıysa o iddiayı ispat edecek delilleri noksansız olarak ortaya koymak polisin veya onlara emir veren savcının görevidir.
  2. Kur’ân, bir topluluğa duyulan öfkenin kişiyi adaletsizliğe sevk etmemesini emreder (Mâide sûresi, 5/8) Yani devlet gücünü elinde bulunduranlar hislerine göre ve keyfi davranamazlar. O gücü ancak adalet ve hukukun gereğini yerine getirecek şekilde kullanabilirler. Aksi zulüm olur.
  3. Bir kimse suçu kesinleşmediği müddetçe suçlu olarak kabul edilemez. Dolayısıyla o kişilere suç uydurabilmek için işkence yapılamaz. Suçu kesinleşmeden hapse atmak da işkencedir.

 Hazreti Peygamber’in uygulamaları ve temel ilkeler ortada iken, İslâm’ı dilinden düşürmeyenlerin Türkiye’de işkenceye yol vermesi ve işkence yapanlara göz yummaları, hatta ödüllendirmeleri İslâm ile bağdaştırılamaz. Siyasetin gerçekleri, iktidarı elinden kaçırmama tutkusu insanları aldatır. İnançlarını feda ettirir. Bediüzzaman’ın dediği gibi, Ömer b. Abdülaziz ve Abbasi emirlerinden Mehdi gibi fevkalâde züht hayatı yaşamaları lâzım ki, iktidar elitleri dinlerini siyasetlerine feda etmesin. (Bediüzzaman, Mektubat, s.108)

Bugün Türkiye’de Gülen Hareketi mensuplarına yapılanlar işkence kelimesinin ifade ettiği manayı çok aşmış ve soykırım seviyesine ulaşmıştır. Çünkü işkenceler maznun şahıslarla sınırlı kalmıyor, onların yakınları, akrabaları, çocukları, avukatları ve hatta işinden atılanlara ve hapse tıkılanların çoluk çocuğuna insani yardım yapanları da cezalandırarak hayatı yaşanmaz hale getirmiştir. Bu yapılanların ne İslâmiyet ile bir alâkası vardır ne de insaniyetle!... Emniyet sorgusunda ya da hapishanelerde işkence yapan ve onlara yol verenler bilmelidir ki, yapılanlar insanlık suçudur. Bu suçu işleyenler dünyanın neresinde ve ne zaman olursa olsun yakalanır ve cezalandırılırlar. İşkence bumerang gibidir; bir gün mutlaka döner ve işkencecileri vurur…

Author: Dr. Hamdullah ÖZTÜRK - min read. - Post Date: 02/08/2022