Hatıralarla Kurban Bayramı





Author: Ahmet SELİM - min read. - Post Date: 06/16/2024
Clap

Ne düşünürdük çocuk aklımızla?.. Cenab-ı Hak, yarattığı mahlûkunu, bizim istifademize vermiş. Bizim için yaratmış onu. O'nun rızası için kesiyoruz, ama biz yararlanıyoruz. Daha nice nimetler lütfetmiş... Bu hayatın böyle bir hikmetli düzeni var... Fakir fukara da yiyecek... Merhamet duygularımız zedelenmiyor.

Kurban Bayramı'ndan 2-3 gün önce Fatih Camii'nin arka tarafında kurulan kurban pazarına giderdik. Babam önce şöyle bir bakardı, sonra birkaç tanesini eliyle yoklardı, fazla pazarlık etmeden bir tanesinde karar kılardı.

Bir hamal tutup eve getirirdik. 2-3 gün onu besler severdik kardeşlerimle. Kurban Bayramı sabahında, babamın tanıdık kasabı gelir, biz çok geri plana çekiliriz, küçük bahçemizde tekbirler arasında kesim yapılırdı. Kan falan görmezdik. Yapılan iş Allah'ın emriydi. O hayvan da herhangi bir hayvan değil, bir kurbandı. Duygularımız çok dengeli ve sağlıklıydı; çünkü öyle olması için büyüklerimiz özen gösterirdi. Tabii ki içimizde bir burukluk oluşurdu ama, gösterilen manevi özen onu iyileştirirdi; o hayvanı sanki bir rütbe kazanmış gibi görürdük. Allah yolunda kurban edilmek biraz manevileşmek gibi gelirdi bize.

Biz çocuklar; kasap, işini bitirene kadar, bahçeye bakmazdık. Bahçeye bakışımız tekbir sesleriyle perdelenirdi. Kurban kesemediğimiz bazı yıllar da oldu ve o yılların hüznünü hiç unutmadım. Usulüyle adabıyla özeniyle kurban kesmenin kendine mahsus bir huzuru vardır. O kurbanla kesim öncesinin 2-3 gününde adeta konuşurdum ve bana kurban edileceğini biliyor gibi gelirdi. Her şey tamamen manevi bir iklimde cereyan ederdi.

Ne düşünürdük çocuk aklımızla?.. Cenab-ı Hak, yarattığı mahlûkunu, bizim istifademize vermiş. Bizim için yaratmış onu. O'nun rızası için kesiyoruz, ama biz yararlanıyoruz. Daha nice nimetler lütfetmiş... Bu hayatın böyle bir hikmetli düzeni var... Fakir fukara da yiyecek... Merhamet duygularımız zedelenmiyor. Meşrû olanda, Allah'ın rızasına uygun işlerde, sırlı güzellikler var... Üç gün önce ben o koçu besliyordum ama, şimdi de üzüntülü değilim. Allah, yüreğimize ruhumuza farklı bir hal veriyor... Böyle düşünürdüm çocuk aklımla... Ve bu düşünceleri telkin eden, ailevî ortamdaki özenli ve bilinçli davranışlardı.

Köyde babaannem amcam vardı. "Hadi bu bayram onlara gidelim" türünden bir şey olmazdı. Babaannem gelecekse bir ay öncesinden gelirdi. Kimse evini boşaltıp terk etmezdi. Bayram telaşının da özel bir sükunet disiplini vardı. Patırtı gürültü, bağırış çağırış, anlamsız koşuşturmalar olmazdı. Hele öyle kapı kapı dolaşan çocuk kafileleri hiç bilinmezdi. Bayram namazının vakti, bizce sabah namazının vakti gibiydi; babamın elinden tutup o vakitte giderdik camiye.

Mahallenin görünmeyen ışıkları yanmaya başlardı gece gündüz. Kestiğimiz kurbanların ruhları varmış da onlar da kutlamaya katılıyormuş gibi hissederdim.

Babam sülalenin büyüğü idi. Halamlar ve İstanbul'daki amcamlar bize gelirdi... Mahallenin bayramlaşması genellikle bayram namazı sonrasında caminin bahçesinde olurdu. Bir de ilkokul öğretmenimizin elini öpmeye giderdim. "Çocuk birey" olarak özel sorumluluğum buydu. Her öğrenci için değildi bu ama, benim gitmem gerekiyordu.

Sığır kesme uygulamasına hiç şahit olmadık. O zamanki hayatın pratiğinde bu mümkün de değildi. Zaten çoğunluk kurban kesme gücüne de sahip bulunmuyordu. Yine de kurban eti yemeyen kimse kalmazdı. Kendimize en asgariyi ayırırdık, bize gelen akraba kurbanlarını da dağıtırdık.

Hepimizin küçücük de olsa bir bahçesi vardı. Kurban kesmek çok düzenli ve özenli bir biçimde gerçekleşebiliyordu. Bundan dolayı şehrin çayırında bayırında kurban kesmeyi çok yadırgamışımdır. Sonraları başka türlü kolaylıklar hâsıl oldu ama, çocukluk hatıralarım yine de daha güzeldi. "Kurbanla bir tanışmalı insan" duygusu vardır içimde.

Kurban Bayramı, kurban vesilesiyle çeşitli düşüncelere salar insanı...

Eskiden de yabancılar "Bunlar nasıl kurban kesiyor?" diye seyretmeye gelseydiler, bir şey göremezlerdi! Biz izin vermedikçe tabii... İzin verseydik, "Saygıyla, sevgiyle, tefekkürle kesiyorlar." demek zorunda kalırlardı.

Her bayram sabahı ellerini öperken annem bize sarılır, hem güler hem ağlardı. Cümbüş gibi, karnaval, festival gibi; pürtelaş, hiperaktif bayramlar hiç yoktur eski hatıralarımda. Herkesin alnında bir vakar çizgisi mutlaka var olurdu. Çocuklarda bile. Tekrarlayalım: Kurban Bayramı kurban şuuruyla idrak edilir. Kurban, kurbiyetin ihyasıdır. Hayırlı ve bol nasipli bayramlar.

 

* Zaman Gazetesi arşivinden (06/11/2011)

Author: Ahmet SELİM - min read. - Post Date: 06/16/2024