Mü'minlere Büyük Ödül Günü: BAYRAM





Author: Osman KARYAĞDI - min read. - Post Date: 04/20/2023
Clap

Bir ay boyunca şartların zorluğunu, günün uzunluğunu dikkate almadan, sırf Allah’ın rızasını kazanmak için oruç tuttuk. Ramazan ayına, gelecek sene tekrar buluşma umuduyla veda ettik. İşte şimdi bayramdayız ve nefsimizle yaptığımız bu bir aylık mücadeleyi kazanmanın şükrünü eda ediyor, bu vesileyle Allah’ın rahmetine nail olma ümidinin neşesini taşıyoruz.

Bayramlar; sevinç, eğlence, yiyip-içme ve neşelenme günleridir. Müslüman olarak mutluluk ve sevincimize esas olacak iki büyük dinî bayramımız var: Ramazan ve Kurban bayramı.

Ramazan ayında oruç tutma vazifesinin sona erdiği, şükür olarak yenilip içilmesi gerektiği için yaptığımız bayrama îdül-fıtr, yani ramazan bayramı denilir. Kurban keserek hem muhtaçların sevindirildiği hem de Rabbin rızasını kazanmanın ümit edildiği bayram da îdül-edhâ, yani kurban bayramıdır.

Müslümanlar Mekke döneminde ne Ramazan ne de Kurban bayramı kutlamamışlardır. Zaten Mekke’nin zorlu şartlarında Kurban ibadeti de oruç ibadeti de yoktur. Müslümanların kendi iradeleriyle müstakil hareket etme imkânı buldukları Medine’de hicretin ikinci yılından itibaren Ramazan ve kurban bayramları kutlanmaya başlanmıştır.

Bir ay boyunca şartların zorluğunu, günün uzunluğunu dikkate almadan, sırf Allah’ın rızasını kazanmak için oruç tuttuk. Ramazan ayına, gelecek sene tekrar buluşma umuduyla veda ettik. İşte şimdi bayramdayız ve nefsimizle yaptığımız bu bir aylık mücadeleyi kazanmanın şükrünü eda ediyor, bu vesileyle Allah’ın rahmetine nail olma ümidinin neşesini taşıyoruz.

Biz, oruçtan kurtulduğumuz için değil, oruç tutarak Allah'a şükür borcumuzu yerine getirebildiğimiz için bayram ederiz. Evet, Ramazan bayramına bir yönüyle “şükür” bayramı da diyebiliriz. Eski alfabemizde “şükür” ile “şeker”in aynı yazılması da işin bir cilvesidir. Esasen Ramazan bayramına “şeker bayramı” denilmesi, hem şükürle hem de bu bayramda hurma, tatlı, vb. şeylerin eskiden beri ikram edilmesiyle irtibatlıdır. Dolayısıyla “ramazan bayramı” kavramını hayattan çıkarıp zihinlerden silmemek kaydıyla “şeker bayramı” diyenlere karşı savaş açmaya gerek yoktur…

“Oruç bitti. Vazifemizi yaptık. Bundan sonra istediğimiz gibi, ölçüsüz, sınırsız yaşayabiliriz.” gibi düşünceler aklımıza gelebilir. Ancak Müslüman olarak istediğimiz gibi serbestçe yaşayacağımız yerin ahiret hayatı olduğunu biliyoruz. Burası sınırlı ve sonlu bir dünyadır. Sonu olan bir dünyada ölçüsüz yaşamak, sonsuz dünyayı kaybetmenin sebebi olmamalı deyip Ramazan’dan sonra da ahiret hayatını kazanacak amellere devam etmeli, bizi Rabbimizden uzaklaştıracak şeylerle aramıza mesafe koymalıyız.

 

Efendimiz’in (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ) bayramı

Allah Resûlü (as) hicretten sonra, Medineli Müslümanların, kaynağı İran kültürü olan iki bayram kutladıklarını, bunlar vesilesiyle neşelenip eğlendiklerini görmüştü: Nevruz ve Mihricân. Nevruz, bilindiği üzere bahar bayramıdır. Mihricân ise sonbaharın başlangıcını temsilen kutlanılıyordu. Medineliler aynı şekilde Yahudilerin bazı bayramlarını da taklit ediyorlardı. Mü’minlerin bayramları da kendi kültür ve uygulamalarından çıkması adına Allah Resûlü (s.a.s.):

إِنَّ اللهَ قَدْ أَبْدَلَكُمْ بِهِمَا خَيْرًا مِنْهُمَا: يَوْمَ الْأَضْحَى، وَيَوْمَ الْفِطْرِ.

Allah, bayram olarak kutladığınız bu iki günü daha hayırlı iki günle, kurban ve ramazan bayramlarıyla değiştirmiştir.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât 245; Nesâî, Salâtü’l-îdeyn 1) Evet, Ramazan ve Kurban bayramları Müslümanlara mahsus bayramlardır. Bu bayramları Müslümanca kutlamak için de Efendimiz’in tavsiye ve uygulamaları bizim için hayati önem taşır.

Berâ b. Âzib (radıyallâhu anh) Allah Resûlü’nün (aleyhissalâtu vesselam) bayram günü hutbesinden bir bölüm nakleder: Buna göre Resûl-i Ekrem Efendimiz, bayram hutbesinde,

إِنَّ أَوَّلَ مَا نَبْدَأُ مِنْ يَوْمِنَا هَذَا أَنْ نُصَلِّيَ...

Bu bayram günümüzde yapacağımız ilk şey bayram namazını kılmaktır. (Buhârî, Îdeyn 3; Müslim, Edâhî 7) buyurarak bayramı kutlama adına bayram namazının önceliğine işaret eder. Bayram, yeme-içme ve eğlenme günü olsa bile, ibadet ü taat ona rengini katıp onu derinleştirir.

Allah Resûlü (s.a.s.) tarafından bayram gecelerinin ihya edilmesi de tavsiye edilmiştir. Dini gün ve gecelere baktığımızda, günün akşam namazıyla başladığını görüyoruz. Dolayısıyla bayram yapacağımız günün öncesindeki gece artık Ramazan bitmiş, Şevval’in ilk günü, yani bayram başlamıştır. Yatsı ve sabah namazları için camiye gidip bu namazları cemaatle kılmak, bayram gecesini ihyâ adına en önemli vesilelerdendir. Şimdi, Efendimiz’in, Bayram gecelerinin ibadetle ihyâsını tavsiye ettiği hadisi görelim:

عَنْ أَبِي أُمَامَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ

مَنْ قَامَ لَيْلَتَيِ الْعِيدَيْنِ مُحْتَسِبًا لله، لَمْ يَمُتْ قَلْبُهُ يَوْمَ تَمُوتُ الْقُلُوبُ.

Ebû Ümâme’den (radıyallâhu anh) rivayet edildiğine göre,

Resûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kim sevabını Allah'tan umarak (ve sırf O'nun rızasını kazanmak için) Ramazan ve Kurban bayramının iki gecesini ibadetle ihyâ ederse kalblerin öldüğü gün onun kalbi ölmez, ölmeyecektir.” (İbn Mâce, Sıyâm 68)

Saadet asrında bayram namazları musallada, yani daha kalabalık grupların katılabileceği, şehrin dışında açık arazide kılınırdı. Allah Resûlü (s.a.s.) bayram namazlarına yürüyerek gider, yine yürüyerek dönerdi. Bundan hareketle gidilecek cami çok uzak değilse, bayram namazına yürüyerek gitmenin sünnet olduğu söylenebilir.

Efendimiz’in bayram günü uygulamalarından dikkat çeken bir şey de namazdan dönerken başka bir yol kullanması, giderken kullandığı yolu tercih etmemesiydi. Allah Resûlü (s.a.s.) mescid yolunda karşılaştığı insanlarla da bayramlaşırdı.

Allah Resûlü’nün (aleyhisselam) “biz Müslümanların bayramları”dır dediği günlerde meşru ölçüler içinde eğlenceye de yer vardır. Yine O’nun ifadesiyle “Bu günler yeme içme günleridir.”

Bayram günlerinde, düşman ve baskın tehlikesi yoksa, silah taşınması hoş karşılanmaz. Zaten gösteriş için, başkalarını rahatsız edecek şekilde silah taşımak mekruh kabul edilmiştir.

Ramazan bayramının ilk günü oruç tutmak haramdır. Bir gün önce mazereti olanlar dışında oruç tutmamak haramken o gün oruçlu olmanın haram oluşu dikkat çekicidir. Önceki gün Allah için yiyip içmeyen Müslümanlar, bayramda da Allah’ın rızasını umarak yiyip içmeli, birbirlerinin ikramını reddetmemelidir.

Bayramda ne yapılır?

Allah Resûlü (aleyhisselam) ve O’nun yolundan gidenlerin bayramda yaptıklarına baktığımızda bayramın farkını görürüz. Bayramın diğer günlerden farkını gösterecek şekilde önceden bayram hazırlığı yapılır, yapılmalıdır.

  • Temiz ve güzel elbiseler giyilir.
  • Gusül abdesti alınır.
  • Namazdan önce Peygamber Efendimiz’in yaptığı gibi hurma, şeker vb. tatlı bir şeyler yenilir.
  • Yaşı uygun olan çocuklarla beraber bayram namazına gidilir.
  • Namaz yolunda dua ve tekbirler unutulmaz.
  • Özel bir sebepten dolayı çok uzak bir mescid tercih edilmediyse namaza yürüyerek gidilir.
  • Namazdan sonra eve dönüş farklı bir yoldan yapılır.
  • Dost ve akrabalar ziyaret edilir, hediyeler verilir.
  • Dargınlar barışır, barıştırılır.
  • Fitre zaten namazdan önce verilmiştir; Bayramda da ihtiyacı olanlara sadaka verilir.
  • O gün daha fazla tebessüm edilip hep güler yüzlü olunur.
  • Bayram günü Müslüman bir toplumda yaşandığı için, tanınan tanınmayan herkes tebrik edilir. Zira sahabe-i kiram bayramda karşılaştıkları zaman, تَقَبَّلَ اللهُ مِنَّا وَمِنْكُمْAllah sizden ve bizden bayramımızı ve salih amellerimizi kabul buyursun” diyerek birbirlerini tebrik ederlerdi. İfadeler farklı olabilir ama esas olan bayramda Müslümanların birbirini tebrik etmesidir.

Neşe ve sevinç günleri olan bayramlarda meşru ölçüler içinde eğlenilir. Dinin haram saymadığı oyunlar oynanabilir. Zira, Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselam) bayram günü ezgiler söyleyen iki kız çocuğunu susturmak isteyenlere,

إِنَّ لِكُلِّ قَوْمٍ عِيداً وَهٰذَا عِيدُنَا

Her milletin neşelenip eğlendiği bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımız.” (Buhârî, Îdeyn 3; Müslim, Salâtü’l-îdeyn 16) diyerek müdahale etmiştir. Aynı şekilde Resûl-i Ekrem’in (aleyhisselam) bayram günleri mescidde mızrak-kalkan oyunu oynayanları, mü’minlerin annesi Hz. Âişe (r.anhâ) ile beraber seyrettiği de kaynaklarımızda zikredilmiştir.

Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtu vesselam) Ramazan'da oruç ve teravihlerle zamanın değerini bilenlerin bayramdaki büyük kazancını şöyle anlatır:

عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَوْسٍ الأَنْصَارِيِّ ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:

إِذَا كَانَ يَوْمُ الْفِطْرِ وَقَفَتِ الْمَلائِكَةُ عَلَى أَبْوَابِ الطُّرُقِ، فَنَادَوْا: اغْدُوا يَا مَعْشَرَ الْمُسْلِمِينَ إِلَى رَبٍّ كَرِيمٍ يَمُنُّ بِالْخَيْرِ، ثُمَّ يُثِيبُ عَلَيْهِ الْجَزِيلَ، لَقَدْ أُمِرْتُمْ بِقِيَامِ اللَّيْلِ فَقُمْتُمْ، وَأُمِرْتُمْ بِصِيَامِ النَّهَارِ فَصُمْتُمْ، وَأَطَعْتُمْ رَبَّكُمْ، فَاقْبِضُوا جَوَائِزَكُمْ،

فَإِذَا صَلَّوْا، نَادَى مُنَادٍ: أَلا إِنَّ رَبَّكُمْ قَدْ غَفَرَ لَكُمْ، فَارْجِعُوا رَاشِدِينَ إِلَى رِحَالِكُمْ، فَهُوَ يَوْمُ الْجَائِزَةِ، وَيُسَمَّى ذَلِكَ الْيَوْمُ فِي السَّمَاءِ يَوْمَ الْجَائِزَةِ.

Said b. Evs el-Ensârî’nin, babasından naklettiğine göre,

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

Ramazan Bayramı sabahı melekler sokak başlarında durur ve şöyle seslenirler:

Keremi ve lütfu bol olan Rabbinizin rahmetine koşunuz, ey Müslümanlar topluluğu! O, bugün bol iyilik ve ihsanda bulunacaktır. Bayram namazı yolunda olan ey Müslümanlar! Rabbiniz size bol bol mükâfatlar verecektir. Çünkü siz Ramazan boyunca gece ibadet etmekle, teravihle emrolunmuştunuz ve emri yerine getirdiniz. Gündüz oruç tutmakla yükümlüydünüz; orucu da tuttunuz ve Rabbinize itaat ediniz. Şimdi de ‘câizenizi/ödülünüzü’ alınız.”

Bayram namazı kılındıktan sonra bir münadi mü’minleri müjdeleyerek şöyle seslenir:

Dikkat edin! Rabbiniz mağfiret edip sizi bağışladı, müjdeler olsun size. Doğru yolu bulmuş ve o yolda sebat etmiş kimseler olarak dönünüz. Bugün, mükâfat günüdür. Bugüne semâ âleminde ‘el-câize: mükâfat/ödül günü’ ismi verilmiştir. (Taberânî, Mu’cemü’l-kebîr, 1/226)

Author: Osman KARYAĞDI - min read. - Post Date: 04/20/2023