İslâm Edebiyatında Hazreti İsa (as) -2





Author: Prof.Dr. Suat YILDIRIM - min read. - Post Date: 02/18/2022
Clap

f) Hilmi ve samimiyeti

Hazreti İsa dindarlıkta şekle, gösterişe değil, mütevazı, iddiadan uzak, günahından ötürü kalbi kırık, samimi, selim ve halim bir kul olmaya önem verirdi. Şeyh Sa’dî Şirazî onun bu özelliğini şöyle dile getirir:1 “… Bunlar bu hâlde iken, büyük sıfatlarla mevsuf Cenâb-ı Hak’tan İsa’ya (aleyhisselâm) vahiy geldi ki bu âlim, öteki cahil olmakla beraber ben ikisinin de duasını kabul ettim. Bu bedbaht günahkâr, ömrünü telef etmiş ise de inleyerek, yanarak bana yalvardı. Her kim kendisini âciz görerek benim huzuruma gelirse, onu keremimden mahrum etmem. Onun günahlarını bağışladım. Onu in’am ve ikram ile Cennet’ime alırım. Âbide gelince, mademki Cennet’te o günahkâr kul ile beraber bulunmaktan utanıyormuş; ona söyle üzülmesin. Günahkârı Cennet’e, kendisini de Cehennem’e gönderirim. Günahkârın ciğeri hararet ile dert ile kan doldu. Âbid ibadetine güvendi; biçareliğin, her şeyden gani olan dergâhımda kibirden, benlikten daha iyi olduğunu bilemedi.” (SA’DÎ-II, 162–164).

Akıllı biri İsa’ya, “Varlıkta her şeyden daha zor nedir?” dedi. Hazreti İsa ona, “Ey can! En zor olanı Allah’ın öfkesidir; ondan Cehennem bizim gibi titrer.” dedi. Adam “Allah’ın bu öfkesinden kurtuluş nasıl olur?” dedi. İsa, öfkeni, anında terk etmekle.” dedi. (MESNEVÎ-B, 448)

Herkes tarafından kötü ve günahkâr sayılan kişilerde bile, Hazreti İsa’nın (aleyhisselâm) değer verilecek bir taraf bulmaya teşviki hakkında Nizâmî şunu nakleder:2

“Hazreti İsa, bir gün dünyanın toprağında ve taşında iz bırakarak yürüyordu. Bir pazarın başında durdu. Yolun üstünde kurda benzeyen bir köpeği yere serili olarak gördü. Can Yusuf’u dar kuyudan kovaya çıkmıştı sanki. Onun etrafındakiler çok kötü kokan bu leşe bakıp iğrendiler. Biri ‘Köşe bucağı bir anda koku basar. Pis kokuyu izale etmek için tütsü yakmak lâzımdır.’ dedi. Biri, ‘Bu koku nelere yol açmaz ki? Gören gözü kör eder, kalbi deler.’ dedi. Laf u güzaf edenler, bire beş katarak murdar leşe lânet ve beddualar yağdırdılar. Hazreti İsa ise hikmet gözüyle bakıp o leşi ayıplamadı ve şöyle dedi: ‘Bu feleğin hükmüne hangi varlık maruz kalmamıştır? Parlak inci bu köpeğin dişine denk değildir.’ Onların özleri bu sözlere hedef oldu. Yanmış sedef, onların dişlerini ağarttı. Her baktığında başkasının ayıbına gözünü dikme. Eline ayna alıp kendini beğenme yoluna girme. Bahar nasıl gelip geçerse senin tazeliğin ve süsün de geçicidir.” (NİZÂMÎ-IV, 96)

g) Hastaların şifa için her sabah Hazreti İsa’nın kapısında toplanmaları

Mevlânâ Celâleddin, Hazreti İsa’nın (aleyhisselâm), maddeten ve mânen hasta olan insanlara şefkat ve tevazu ile yaklaşımını, onun duasıyla Allah Teâlâ’nın onların hallerini düzeltmesini şöyle anlatır:3

“İsa’nın dergâhı gönül ehlinin sofrasıdır. Ey belâya tutulmuş! Sakın, sakın! Bu kapıyı bırakma. Her taraftan kör, topal, kötürüm ve düşkün halk toplanırdı. Sabahleyin İsa’nın dergâhının kapısında nefesiyle günahtan kurtulmak için. O güzel dinli, kendi dualarını tamamlayınca kuşluk vakti dışarı çıkardı. Bölük bölük belâya uğramışları ağlar hâlde, ümit ve bekleme kapısında oturmuş görürdü. Derdi: “Ey afet sahipleri! Allah tarafından hepinizin isteği kabul oldu. Haydi! Eziyetsiz ve zahmetsiz Allah’ın affediciliğine ve ikramına doğru yola koyulun. Hepsi ayakları bağlı develer gibiydi, dizleri görüşle açılırdı. Onun duasıyla hoşça ve sevinçle eve doğru koşuyorlardı.” (MESNEVÎ-B, 298)

h) Birlikte zikredildiği zatlar

h-1. Rûhu’l-Kudüs: “Meryem oğlu İsa’ya da mucizeler verdik. Ve onu Rûhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik.” (Bakara sûresi, 2/87)

Rûhu’l-Kudüs’ün anlamları4 konusunda Muhammed Hamdi Yazır, şu tespitleri sıralar:

1-“El-Kudüs”, “El-Kuddûs” gibi Allah’ın isimlerindendir.

2-Rûhu’l-Kudüs, Allah’ın İsm-i Âzam’ıdır ki Hazreti İsa bununla ölüleri diriltirdi.

3-İncil’dir.

4-Cebrai’dir (aleyhisselâm).

Müfessirler, sonuncu şıkka “asahh-ı akval,” yani rivayetlerin en sıhhatlisi demişlerdir. (Yazır, 342–343)

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin “Gâh baştan başa dil kesildim İsa gibi; gâh susan bir gönül kesildim Meryem gibi” beytinde söylediği gibi o, “Meryem Oğlu İsa”dır.5

h-2. Hazreti Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm)

Hazreti İsa, Kur’ân-ı Hakîm’de, “Hatırla ki Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti.” (Saff sûresi, 61/6) ve İncil’de “Artık sizinle uzun uzun konuşmayacağım. Çünkü bu dünyanın egemeni geliyor.” (Yuhanna, 14:30) âyetleriyle belirtildiği gibi Hazreti Muhammed’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) müjdelemiştir.

Süleyman Çelebi şöyle der:

Ölmeyip İsa göğe bulduğı yol

Ümmetinden olmak içün idi ol. (S. ÇELEBİ, 14, 93)

Şeyh Gâlib’e göre Hazreti İsa (aleyhisselâm), Hazreti Muhammed’in (aleyhissalâtü vesselâm) gelişini müjdelemek için çarhın minberine çıkmıştır.6 (GÂLİB-II, 18)

h-3. Hazreti Hızır (aleyhisselâm)

Nebâtât emvâtına vermiş ihyâ

Hevâ-yı Hızr-haslet ü Îsevî-dem. (FUZÛLÎ-I, 93)

(Hızır hasletli ve İsa nefesli hava ölü bitkileri diriltmiştir.)7

Hızr suyuyla dem-i İsa durur âb u havâ

Tâze cân bulmak dilersen seyr ede gülzâra var. (HAYÂLÎ, 84)

(Su ve hava, Hızır’ın âb-ı hayatı ve İsa’nın soluğudur. Taze can bulmak istersen yürüyüp gül bahçesine git.)

h-4. Hazreti Azrail (aleyhisselâm)

Hazreti İsa ile Azrail’in üstlendikleri görevler zıt istikâmetlerdedir. Azrail insanların ruhlarını kabzederken, Hazreti İsa (aleyhisselâm) ölüleri ihya etmekte, onlara can vermektedir.8

Dert vardır, deva vardır. Hem şifa ve hem de elem vardır. Zannedersin ki ölüm meleği ve Mesîh birliktedir. (SENÂÎ, 1119)

h-5. Hazreti İsa, devamlı annesi Hazreti Meryem’le birlikte zikredilir.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin “Gâh baştan başa dil kesildim İsa gibi; gâh susan bir gönül kesildim Meryem gibi” beytinde söylediği gibi o, “Meryem Oğlu İsa”dır. Buna ilâveten Hazreti İsa’nın adı; daha çok Hazreti Hızır, Hazreti İlyas, Hazreti Musa, Hazreti Yusuf, Hazreti Yahya ve Hazreti Muhammed’le (aleyhimüsselâm) birlikte kullanılmıştır.

Son olarak Ahmedî’nin (ö. 1413), Hazreti İsa’yı (aleyhisselâm) öven methiyesini iktibas edelim:

Muhterem Prof. Dr. Ömer Okumuş’un bu çalışması şu gerçeği iyice göstermektedir: Gerek İslâm, gerek Müslümanlar bir başka dinin kurucusu olan Hazreti İsa’yı (aleyhisselâm) reddetme veya görmezden gelme gibi bir tutum izlememişlerdir. Kur’ân-ı Kerim onun, en büyük beş peygamberden biri olduğunu, mucizevî doğumunu, mucizelerini, annesi, Meryem’i çocukluğundan beri kendisini Allah’a adadığını bildirmiştir. Müslümanlarca bilinen bir mütearife olmasına rağmen Hıristiyanların tamamına yakın bir çoğunluğu bundan habersiz kalmışlardır. O kadar ki bazılarıyla konuştuğumuzda Hazreti İsa’nın, Mesih veya Meryem oğlu lakabı ile Kur’ân-ı Kerim’de toplam 59 yerde anıldığını, mucizelerinden ve öğrettiği esaslardan bahsedildiğini, Kur’ân’da adı geçen tek kadının Hazreti Meryem olup onun adını taşıyan başlıca bir bölüm (sûre) olduğunu, hatta ona ve Hazreti İsa’ya hakaret edenin İslâm dininden çıkmış sayılacağını söylediğimizde şaşırdıklarını hem ben hem de birçok Müslüman görmüşüzdür.

Bu çalışma bu tutumun sadece kitapta kalmayıp bütün Müslümanlara yönelik edebiyat alanında da tablolaştırıldığını açıkça göstermektedir. Türk şiirinde 42, Arap şiirinde 27 ve Fars şiirinde 20 eserde, Hazreti İsa’nın nasıl tebcil edildiğini ortaya koymuştur. Müslüman şairler, bilginler, eğitimciler Hazreti İsa’nın (aleyhisselâm) faziletlerini, kendi peygamberlerini anlatır gibi tanıtmışlardır. Makalenin sınırlı hacminde bazı örneklere değindik. Konuyu tafsilâtıyla görmek isteyenler kitabı inceleyebilirler. Bu gayretinden dolayı kendisine teşekkür ve tebriklerimizi sunuyoruz.

 

Dipnotlar

1 Age, s. 118–121.

2 Age, s. 122.

3 Age, s. 133.

4 Age, s. 86.

5 Age, s. 134.

6 Age, s. 87.

7 Age, s. 91.

8 Age, s. 102.

Author: Prof.Dr. Suat YILDIRIM - min read. - Post Date: 02/18/2022