Hazreti İbrahim’in (aleyhisselâm) Müktesep Faziletleri -2





Author: Prof.Dr. İbrahim CANAN - min read. - Post Date: 01/18/2021
Clap

Hazreti İbrahim’in en mümtaz vasıflarından biri sabrıdır. Âyet-i kerimede başarıyla atlattığı haber verilen imtihanların çoğu sabır, metanet, ciddiyet, tavizsizlik, Allah’a tam teslimiyet isteyen imtihanlardı...

 

5-Hanif (Müsamahalı, Hoşgörülü ve Kolaylaştırıcı)

Hazreti İbrahim denince hemen hatıra gelen bir tabir Hanif kelimesidir. Bu kelime, Kur’ân’da on kere geçer. Nerdeyse tamamı Hazreti İbrahim’le ilgilidir, çoğu sarahaten, bir kısmı zımnen مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا “İbrahim’in hanîf dini” tabiri beş kere geçer.

Hanif kelimesi, hanef mastarından bir sıfattır. Hanef, dalâletten istikamete, çarpıklıktan doğruluğa, bâtıldan hakka meyildir. Böyle olunca, hanif, dalâletten çıkıp istikamete, doğruluğa ve hakka meyleden kimse demektir. Kelime, örfen Cahiliye devrinde bile Hazreti İbrahim’ın (aleyhisselâm) dinine isim olmuştur.1 “Başka dinlerden, bâtıl mabutlardan çekinip yalnız bir Allah’a eğilen muvahhid”i ifade eder.

“Haniflik”, hadislerde gelen açıklamaya göre, sadece bâtıldan hakka meyil değil, aynı zamanda “müsamaha” ve “kolaylık” mesajlarına da şâmildir. Aleyhissalâtu Vesselâm:

“Ben müsamahalı ve kolay olan haniflikle gönderildim.” dediğini az yukarıda kaydetmiştik. Bu beyan, bayram eğlentilerine iştirak vesilesiyle söylenir. Hadisin bir vechinde Hazreti Âişe, “İslâm’da müsamaha olduğunu Yahudilerin bilmesi için” Resûlüllah’ın bu açıklamayı yaptığını belirtirken, diğer vechinde, Aleyhissalâtu Vesselâm’ın: “Yahudiler ve Hıristiyanlar bilsinler ki, bizim dinimizde genişlik vardır.” açıklamasını yaptığı belirtilir.2

Hanifliğin müsamaha ve kolaylık mesajını taşıdığı, bunun temel bir vasfı olduğunu teyiten Aleyhissalâtu Vesselâm şu açıklamayı da yapmıştır:

“Allah’a en sevimli din müsamahalı olan hanifliktir.”3 “Dininizin (takip ettiğiniz yolun) en hayırlısı, en kolayıdır.”4 Esasen, Hazreti İbrahim’in dini olan hanifliğin, dinde kolaylık ve müsamahaya dayandığını Kur’ân ifade etmektedir:

هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ “O, sizi seçmiş, babanız İbrahim’in yolu olan dinde siziniçin bir zorluk kılmamıştır.”5

Hazreti İbrahim’in dini olan haniflikten alınan bu müsamaha ve kolaylık, Hazreti Peygamber’in tebliğ metodunda temel prensiplerden biri olacaktır:

فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللَّهِ لِنتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لَانفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ “Sen, Allah’ın lütuf ve rahmetiyledir ki onlara yumuşak davrandın, eğer kaba ve katı kalpli olsaydın onlar etrafından dağılırlardı.”6

Hazreti Peygamber de: “Din kolaylıktır.”7 diye ilân edecek ve Hazreti Âişe’nin açıklamasıyla, bir emirde bulunurken daima en kolayını tercih edecek,8 dinde “en mükemmel”i yakalama marazî esprisiyle mükemmelle yetinmeyip, sıkıntı ve zorluğa müşteri olan aşırılara şöyle seslenecek: “Bu İslâm dini, kolaylıktır. Kim dinde şiddet (gösterip en iyisini yapma) yarışına girerse (bunda muvaffak olamaz,) din ona galebe çalar. Öyleyse orta yolu tutun, (en güzele gücünüz nispetinde) yaklaşın, müjdeleyin…”9

Şu hâlde müsamaha ve kolaylık temel İbrahimî mesajlardan biridir.

 

6-Sabırlı ve Müttaki Olmak

Hazreti İbrahim’in en mümtaz vasıflarından biri sabrıdır. Âyet-i kerimede başarıyla atlattığı haber verilen imtihanların çoğu sabır, metanet, ciddiyet, tavizsizlik, Allah’a tam teslimiyet isteyen imtihanlardı: Hapis, ateşe atılma, memleketinden kovulma (hicret), ailesini çöle bırakma, oğlunu kurban etme vs. O, bunların hepsinde kemal mertebesinde sabırlı olmuştu.

Onun sabrı, Allah’a olan inancının ve teslimiyetinin tabii sonucu idi. Bu sebeple, Allah’a kulluğunu da eksiksiz yerine getiriyordu. Farzların îfasında ve Allah’ı zikretmede son derece hassastı. Hazreti Peygamber, onun Halilullah şeklindeki vasfı almasını, her sabah ve akşam şu duayı okumasıyla izah eder:

فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ “Akşam vakti de sabah vakti de Allah’ı tenzih edin. Yerde ve göklerde, öğle ve ikindi vakitlerinde hamd onundur. Gündüzün nihayetinde de öğle vaktinde de Allah’a ibadet edin.”10

Taberi onun bu iki meseledeki (sabır ve ubûdiyet) tavizsizliği sebebiyle, Allah’a Halil olma şerefine erdiğini belirtir.11 Hatta Hazreti İbrahim’in mazhar olduğu diğer şereflerin de bu iki haslet sebebiyle olduğuna dikkat çeker: “Arkadan gelenlere imam olması, halkına peygamber olması, zürriyetinden peygamberler gelmesi, onlara kitaplar verilmesi, neslinden ünlüler, komutanlar, reisler, efendiler yaratılması gibi. Onlardan bir seçkin gidince yerine yeni yüce bir zat gönderildi. Arkadan gelenler arasında hayırla yad edildi. O, bütün ümmetlere sevdirildi. Şimdi herkes onu sena ediyor.”12

Hazreti İbrahim’i, Halilullah olmaya sevk eden bu iki vasfın ehemmiyetine Kur’ânî bir delil Hazreti Yusuf’la (aleyhisselâm) ilgili olarak geçer. Âyet-i kerime, Hazreti Yusuf’un Kenan kuyusundan çıkarılıp, pazarda bir köle olarak satıldıktan sonra Mısır sarayında maliye nâzırlığı gibi yüce bir makama yükselmesini, kendi diliyle “sabır” ve “takva” olmak üzere iki haslet ile izah eder:

Ben Yusuf’um, bu da kardeşim, Allah bize ihsanda bulundu. Doğrusu kim müttaki olur (kötülükten sakınır) ve sabrederse bilsin ki Allah iyi davrananların ecrini katiyyen zayi etmez.”13

Takva ve sabır gibi maddî ve mânevî kapıları açan bu iki müthiş vasfın vehbî değil kesbî iki fazilet olduklarının bilinmesinde fayda var. Hazreti İbrahim (aleyhisselâm), bu mesajı da müminlere getirmiş, kendi yolunda gitmeye azmeden bahtiyarlara, gafillere kapalı olan nice kapıları açan iki ilahî tılsım olarak hediye etmiştir.

Son olarak belirtmek isteriz: “Sabır” ve “takva” mahiyetçe farklı iki ayrı haslet olmakla birlikte, Kur’ân-ı Kerim’de umumiyetle beraber zikredilmiştir. Biz de burada öyle yapmayı uygun gördük. Çünkü bunlar gerçekten mütelâzım iki şey gibi biri birisiz olmaz. Takva sabırsız ne mümkün! Mütemâdi makbul sabır da ancak takva adına yürütülebilir. Hadis-i şerifte insanı yücelten meşru sabrın üç şeyde olacağı belirtilmiştir: “Musibete karşı sabır, ibadetlere devamda sabır, günah (işlememe hususun)da sabır.”14

Her üçü de ayn-ı takvadır. Veya bunlarsız gerçek takva yoktur.

 

7-Nimetlere Şükredici Olmak

Gerçek kulluğun temel ve zaruri vasıflarından biri şükürdür, hamddir. Yani mazhar olunan nimetlerin Allah tarafından verildiğini idrak etmek. Nimetlerin bir kısmının farkında isek de farkında olmadığımız hadde hesaba gelmeyen nimetler deryasında yüzüyoruz. Varolmak, hayat, insan olmak, mümin ve muvahhit olmak, Hazreti Muhammed’e ümmet olmak, sağlıklı olmak vs. hepsi başlı başına büyük nimetlerdir. Bir tanesinin bile şükrünü edadan aciz olduğumuz bu nimetlerin, çoğu kere şuurunda bile değiliz. Her ferde göre değişen maddî-dünyevî nimetleri burada tâdât etmeyeceğiz.

İşte kulun, bütün bunların Allah’tan bir lütuf olduğunu bilerek her an O’na karşı minnet ve hamd duygularıyla dolu olması icap eder. Bu, kulluğun öncelikli gereğidir. Bundandır ki, Kitabımız hamd ile başlar, en büyük ibadetimiz olan namaz hamd ile başlar, hamdlerle devam eder ve tesbihattaki 33 hamd ile noktalanır. Elhamdülillâh kelime-i tayyibesinin mânâsı da hamdin kulluk için gerçekten ne derece zaruri olduğunu ifade eder: “Ne kadar hamd ve medih varsa, kimden gelse, kime karşı da olsa, ezelden ebede kadar hasdır ve lâyıktır O Zât-ı Vâcibu’l-Vücud’a ki, Allah denilir.”15

İşte bu pek mühim ibadeti, en üst seviyede yerine getirerek, kendine tâbi olanlara üsve (örnek) olma şerefine Hazreti İbrahim ermiş ve İbrahim dendiği vakit derhal hatırlanması gereken İbrahimî mesajlardan biri şâkirlik (şükredicilik) olmuştur. Âyet-i kerime bunu şöyle tespit buyurur:

İbrahim şüphesiz Allah’a boyun eğen ve O’na yönelen bir ümmetti. Puta tapanlardan değildi. Rabbi’nin nimetlerine şükrederdi.”16

 

8-Temizlik

Kur’ân-ı Kerim, Hazreti İbrahim’e verilen mühim vazifelerden biri olarak, hacılar için Mescid-i Haram’ın temiz tutulmasını zikreder.17 Hazreti İbrahim’in bu meselede sadece Kâbe ve avlusunun bakımı ile yetinmeyip Harem’e dahil çevreyi ele alarak Mekke ve civarını haram ilân ettiğini belirtmiş ve bu sünnetine dayanarak onu “ilk çevreci”, “çevreciliğin piri” olarak tavsif etme gereğine dikkat çekmiştik. Ancak bu telâkki, onun temizlik meselesindeki çok daha yüce ve çok daha şümullü olan gerçek yerini ifadeden pek nâkıs kalır. Çünkü, beşeriyeti diğer mahlûkattan ayıran ve günlük hayatında uygulanan pek çok temizlik eylemlerini, insanlığa onun getirdiği, Resûlüllah’ın hadislerinde belirtilmiştir: “İlkler Babası” bahsinde daha açık görüleceği üzere, Hazreti İbrahim’in imzasını taşıyan “ilkler”in çoğu temizlikle ilgilidir: Ağız-burun yıkanması, dişlerin misvaklanması, bıyıkların kesilmesi, koltuk ve etek traşları, tırnakların kesilmesi, parmak mafsallarının yıkanması, sünnet olmak, büyük veya küçük abdest bozduktan sonra ön ve arka uzuvların yıkanması gibi.18

Bunların Hazreti İbrahim’e nispeti bir taraftan O’nun şânını yüceltirken, diğer taraftan da bu eylemlerin eskiliğini ve diğer İbrahimî mesajlar gibi bunların da beşer hayatındaki ehemmiyetini gösterir.

 

9-Vazifeşinaslık

Hazreti İbrahim’in bir hususiyeti de üzerine tevdi edilen vazifeyi eksiksiz, tastamam yerine getirmesidir. Kur’ân-ı Kerim bu hususu şöylece tescil eder: “Sözünü yerine getiren İbrahim.”19 Said İbn Cübeyr ve Sevrî, burada Allah’ın kendisine emrettiği her vazifeyi, Hazreti İbrahim’in en mükemmel şekilde yerine getirdiğinin ifade edildiğini anlarlar.20 Âyette, Cenab-ı Hak, Hazreti İbrahim’in sadece ateşe atılmayı göze alacak derecede tebliğ işindeki ciddiyetini kastetmiyor, onun hayatı pek çok imtihanlarla, vazifelerle doludur ve hepsini de aynı ciddiyetle yerine getirerek bu tavsife hak kazanmıştır. Nitekim âlimler, “Rabbi, İbrahim’i bir kısım kelimelerle imtihan etmişti de o, bunları tastamam yerine getirmişti..”21 diye başlayıp, Hazreti İbrahim’in imam (önder) kılınması, Kâbe’nin inşası ve temiz tutulması gibi işleri sayan âyet-i kerimede ifade edilen hizmetlerin kastedildiğine de dikkat çekmişlerdir.22 Ancak, Hazreti İbrahim, gördüğü rüyanın gereği olarak, oğlunu kurban etmesi, yıldızlarla istidlâli, putları kırması, kavmini terketmesi (hicret) gibi Kur’ân’da zikri geçen bütün imtihanlarda, Allah’ın rızasını kazanacak vefada bulunmuştur.23İbn Abbas’ın bir açıklamasına göre, Hazreti İbrahim’in hakkıyla yerine getirdiği şeyler, —Onun dininde farz, İslâmiyet’te sünnet olan— on haslettir: Mazmaza, istinşak, saçın ayrılması, bıyıkların kesilmesi, misvak, hitan (sünnet olmak), etek ve koltuk altı traşları, tırnak kesmek, su ile taharetlenmek.”24 Hadiste bunlar, “fıtratta olan on şey” olarak ifade edilmiştir.25

Bazı âlimler, Hazreti İbrahim’in imtihan olunduğu kelimelerin otuza çıktığını belirtirler.26 Bu otuz, Kur’ân-ı Kerim’in dört sûresinde zikri geçen faziletlerdir:

On tanesi Ahzâb sûresinin 35. âyetinde zikredilir: “Doğrusu teslim olan erkekler ve kadınlar, iman eden erkekler ve kadınlar, boyun eğen (kânit) erkekler ve kadınlar, doğru sözlü erkekler ve kadınlar, sabırlı erkekler ve kadınlar, gönülden bağlanan (hâşi’), sadaka veren erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, Allah’ı çok anan erkekler ve kadınlar. İşte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır.”27

On tanesi Tevbe sûresinde zikredilir: “(Ey Muhammed) Allah’a tevbe eden, ibadet eden, O’na hamdeden, O’nun uğrunda sefere çıkan, rüku eden, secde eden, iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan, Allah’ın yasaklarına riâyet eden müminlere de müjdele.”28

On tanesi Müminûn sûresindedir: “Müminler saadete ermişlerdir. Onlar namazda huşu içindedir. Onlar boş şeylerden yüz çevirirler. Onlar zekâtlarını verirler. Onlar, mahrem yerlerini, eşleri ve câriyeleri dışında herkesten korurlar. Doğrusu bunlar ayıplanamazlar. Bu sınırı aşanlar, onlar, aşırı gidenlerdir. Onlar emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler. Namazlarına devam ederler. İşte onlar temelli kalacakları Firdevs cennetine vâris olanlardır.”29

On tanesi Meâric sûresinde zikredilmiştir: “.. Ancak, namaz kılıp namazlarında devamlı olanlar, mallarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü tasdik edenler, Rablerinin azabından korkanlar (…) mahrem yerlerini eşleri ve cariyeleri dışında herkesten koruyanlar (…) emanetlerini ve sözlerini yerine getirenler, şahitliklerini gereği gibi yapanlar, namazlarına devam edenler. İşte bunlar Cennet’te ikram olunacak kimselerdir.”30

İbn Abbas: “Bunlarla imtihan edilip de hakkıyla yerine getiren, Hazreti İbrahim’den başka biri mevcut değildir.” der.31 Bazı âlimler imtihan vesilesi kılınan şeylerin otuz olduğunu söylemişse de İbn Abbas (radıyallahu anhuma), görüldüğü üzere, Kur’ân’dan —her biri on meseleye şamil— dört ayrı pasaja dikkat çeker.

Böylece İbn Abbas’tan Hazreti İbrahim’in, İslâm’ın kırk hasleti ile imtihan edildiği görüşü rivâyet edilmiş olmaktadır.32 Ancak bunlardan bir kısmının tekrar olduğuna dikkat edilirse sayı otuz civarında kalır.

Hazreti İbrahim’in imtihan edildiği şeyler hususunda, İslâm âlimlerinin farklı görüşler benimsediklerini göstermek üzere, bunların on olduğunu, bu ondan altısının insanla, dördünün de haccla ilgili olduğunu, insandakileri “etek ve koltuk altı traşları, hitan, tırnakların ve bıyıkların kesilmesi ile Cuma guslünün teşkil ettiği, haccla ilgili olanları da “tavaf, Safa-Merve arasındaki sa’y (koşma), şeytan taşlama ve Arafat’tan Müzdelife’ye gitme (ifâza)”nın teşkil ettiğine dair iddiayı da hatırlatmada fayda var.33

Burada söylenenleri özetlemek gerekirse, üzerimize terettüp eden vazifeye ciddiyetle sahip çıkıp, en güzel şekilde sonuçlandırmak üzere, elimizden geleni yapmak, İbrahimî mesajlardan biri olarak dikkatimize arz edilmektedir. İbrahimî yolla rıza-yı ilâhîyi kazanmak isteyenler bunu da bilmelidirler.

 

10-Misafirperverlik

Hazreti İbrahim deyince, hemen akla gelen vasıflarından biri, misafirperverliğidir. Onun, ilk misafir ağırlayan kişi olduğu ve Ebu’l-Edyâf (misafirler babası) diye lakap takıldığı belirtilir.34 Kur’ân-ı Kerim, ansızın geliveren hiç tanımadığı misafirlerine, herhangi bir talep şöyle dursun, ihtiyaç ihsası bile olmadığı hâlde, -semiz bir dananın da kesildiği- mükellef bir sofra hazırladığını haber verir.35 “Gelenleri tanımadığı nereden anlaşılıyor?” diye sorulabilir. Yolcuların yemekten yememeleri, sofranın bir talep beklenmeden hazırlandığını belirttiği gibi, misafirlerin yemeğe el uzatmamaları üzerine Hazreti İbrahim’in korku hissetmesi de onları hiç tanımadığını ifade eder. Böylesi yabancı ve ani misafirler için semiz bir dananın kesildiği mükellef ve zahmetli bir sofra kurulması, onun ne derece misafirperver ve cömert olduğunun Kur’ânî delili olmaktadır.

Gelen misafire, hele yabancı ise, hiç sormadan haysiyetli bir sofra hazırlamak beşerî münasebetlerin kıvamına yönelik İbrahimî bir mesaj olmaktadır.

 

Kaynaklar

1 en-Nihâye, 1,451.

2 İbn Hacer, el-Metâlibu’l-Âliye, 3,30.

3 Buhârî, iman 29; Müsned, 1,236.

4 Müsned, 4,338, 5,32.

5 Hacc sûresi, 78.

6 Âl-i İmrân sûresi, 159.

7 Buhârî, iman 29; Nesâî, iman 28; Müsned, 5,69.

8 Buhârî, menâkıb 27, edeb 80; Müslim, fezâil 77,78; Ebû Dâvûd, edeb 4; Muvatta, hüsnü’l-hulk 2; Müsned, 6,85.

9 Buhârî, iman 29; Nesâî, iman 28; Müsned 4,422, 5, 350, 351.

10 Rum sûresi, 17-18.

11 Taberî, 1,286; Müsned, 3,439.

12 Taberî, 1,286-287.

13 Yusuf sûresi, 90.

14 Suyûtî, el-Fethu’l-Kebîr, Beyrut 1351, 2,200.

15 Bediüzzaman, Mektubat, s.367.

16 Nahl sûresi, 120-121.

17 Bakara sûresi, 125.

18 Müslim, tahâret 56, Ebû Dâvûd, tahâret 29, Tirmizi, edeb 14, Nesâî, tahâret 1; İbn Mâce, tahâret 8, (293.h.).

19 Necm sûresi, 37.

20 İbn Kesîr, Tefsîr, 6,461.

21 Bakara sûresi, 124.

22 Bkz.: Elmalılı, Tefsîr, 7,4608.

23 Taberî, 1,285.

24 Râzî, a.g.e. 4,37-39.

25 Müslim, tahâret 56; İbn Mâce, tahâret 8, (253.h.).

26 Beyzâvî, Tefsîr 1,35; Taberî, 1,279.

27 Ahzâb sûresi, 35.

28 Tevbe sûresi, 112.

29 Mü’minûn sûresi, 1-11.

30 Meâric sûresi, 22-35.

31 Taberî, a.g.e., 1,279.

32 Râzî, a.g.e., 4,38.

33 Taberî, 1,281.

34 İbn Kesîr, Tefsîr, 6,69; İbn Sa’d, Tabakât, 1,47.

35 Zâriyât sûresi, 25-30, Hûd sûresi, 69.

Author: Prof.Dr. İbrahim CANAN - min read. - Post Date: 01/18/2021