Hazreti İsa’nın Şemâili, Dr. Ahmet Çetinkaya





Author: Dr. Ahmet ÇETİNKAYA - min read. - Post Date: 01/11/2019
Clap

Uzuna yakın orta boylu, geniş omuzlu, sağlam yapılı ve kuvvetli bir bedene sahip, karnı göğsüyle aynı hizada, göbekli değil.. genel durumu itibariyle hafif dalgalı vaziyette olan gür saçları kulak memesini kapatıp yanlardan aşağı sarkmaktadır; omuzlar üzerine yayılmayıp enseden omuzlar arasına değer vaziyette ve bakımlı-güzel bir görünüme sahip...

Kur’ân-ı Kerîm’de mealen; “Nuh’a ve ondan sonraki nebîlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrâhim’e, İsmâil’e, İshak’a, Yâkub’a ve torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik.” buyrulması, her bir peygamberin aynı özden geldiğini ortaya koymaktadır. Nitekim Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), bütün peygamberlerin anaları ayrı, babaları bir kardeş durumunda olduğunu ve dinlerinin tek bir asla dayandığını vurgulamıştır.

Bu peygamberlik zincirinin bir halkası olan Hazreti İsa da (aleyhisselâm) Kur’ân-ı Kerîm’de en fazla bahsi geçen peygamberlerdendir. O; “Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim. Benden önceki Tevrat’ı tasdik etmek, benden sonra gelip ismi ‘Ahmed’ olacak bir resûlü müjdelemek üzere gönderildim.” diyerek Peygamber Efendimiz’i müjdelemiş, Efendimiz de, “Ben, Meryemoğlu İsa’ya dünya ve âhirette insanların en yakınıyım.” buyurmak suretiyle aralarındaki bu farklı kurbiyete dikkat çekmiştir.

Hazreti İsa’nın, henüz yeni doğmuş bir bebek iken dile gelip söylediği şu sözler, onu tanıtan iyi bir özet durumundadır: “Ben Allah’ın kuluyum. O bana kitap verdi, beni peygamber olarak görevlendirdi. Nerede olursam olayım beni kutlu, mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe bana namazı ve zekâtı farz kıldı. Anneme saygılı, hayırlı evlât kılıp, asla zorba, bedbaht ve hayırsız biri yapmadı. Doğduğum gün de, öleceğim gün de, kabirden kalkıp dirileceğim gün de selâm üzerime olsun!… İyi bilin ki Allah benim de Rabb’im, sizlerin de Rabb’idir. Öyleyse yalnız O’na ibadet ediniz. Doğru yol budur.”

Kur’ân-ı Kerim’de hakkında pek çok bilgi bulunan Hazreti İsa’nın beden özelliklerini gösteren bir kayda rastlanmamaktadır. Zaman zaman bazı kişilerin mesih iddiasıyla ortaya çıkmaları, ayrıca bazı hadislerde Hazreti İsa’nın yeryüzüne tekrar dönüşünden bahsedilmesi, onun şemâili hakkındaki merakı artırmaktadır. Kur’ân’ın yer vermediği bu bilgiyi hadislerde bulmak mümkündür. Peygamberimiz, bir yandan mâzinin derinliklerine giderek Hazreti Âdem’e (aleyhisselâm) kadar bütün enbiyâyı hem de şemâili ile anlatmış, diğer yandan nazarlarını istikbale çevirip mahşere, Cennet ve Cehennem’e kadar her şeyi göz önüne sermiştir.

Peygamberimiz’in şemâilinin sahabe-i kiram tarafından en ince teferruatına varıncaya kadar kayda geçirilip günümüze ulaştırılmasına mukabil, Hazreti İsa hakkında durum böyle olmamıştır. Bununla beraber Hazreti İsa’nın beden yapısına, saç ve yüz özelliklerine dair bir kısım hadis rivayetlerinde bazı ayrıntılar zikredilmektedir. Hazreti İsa’nın şemâiline dair hadislerde zikredilen özellikler temelde üç farklı hadis grubunda yer alır:

1-Miraç hadisleri: İsrâ yolculuğu ve miraçtan bahseden hadis-i şeriflere göre semâda Hazreti İsa ile karşılaşan Peygamberimiz, onun bazı beden özelliklerini zikretmiştir.

2-Rüya hadisleri: Peygamberimiz bir rüyasını anlatır: Kâbe yanındadır ve bir zât görür. Yanındakilere onun kim olduğunu sorar; Hazreti İsa olduğunu söylerler. Bu hadisin bazı tariklerinde Hazreti İsa’nın çeşitli fizikî özellikleri zikredilir.

3-Nüzûl hadisleri: Hazreti İsa’nın yeryüzüne tekrar döneceğine dair olan hadislerin bazı tariklerinde de Hazreti İsa’nın az sayıda fizikî yönleriyle tasvirine rastlarız.

Hazreti İsa’nın, şemâiline dair bu üç grup hadisten süzülen vasıfları şöyledir:

Beden Yapısı

Hazreti İsa, boyu ve beden yapısına dair bazı özellikleri itibarıyla Peygamberimiz’e benzer. Onun boyu hakkında kullanılan ve مَرْبُوعُ الْخَلْقِ ، مَرْبُوعٌ ، رَبْعَةٌ tabirleri, “uzun-kısa arası”, “ne uzun, ne kısa”, “bâriz uzun değil, fakat uzuna yakın orta boylu” gibi mânâlara gelmektedir. Peygamberimiz’in boyu da benzer ifadelerle anlatılmıştır.

Yine Peygamberimiz tarif edilirken de zikredilmiş olan عَرِيضُ الصَّدْرِ tabirinden Hazreti İsa’nın “geniş omuzlu” olduğu anlaşılmaktadır.

Hadislerde hem Hazreti İsa hem de Hazreti Musa için zikredilen جَعْدٌ kelimesi saç için kullanıldığında “kısa ve az kıvırcık saç” anlamı olmakla beraber, âlimlerin genel kabulüne göre bu kelime Hazreti Musa için “kısa ve az kıvırcık saçlı” mânâsında, Hazreti İsa için ise “sağlam yapılı ve kuvvetli bir bedene sahip” anlamında kullanılmıştır. Nitekim “geniş omuzlu” ifadesiyle birlikte zikredilmesi de bu genel kabulü desteklemektedir.

Hazreti İsa hakkındaki bir diğer beden özelliği olarak مُبَطَّنُ الْخَلْقِ tabirine “normal zayıf” mânâsı verilmiştir. Ancak bu zayıflığın “açlıktan veya bir başka sebepten kırılacak derecede sıska” mânâsında değil, sadece “insanın aç iken görünümü”nü ifade anlamında olduğu belirtilmektedir. Peygamberimiz tarif edilirken de “ne zayıf, ne şişman”, “karnı, göğsüyle aynı hizada; yani zayıf da değil, göbekli de değil” dendiği göze çarpmaktadır. Nitekim Münâvî, bu tabirin “karnın açlığından kinâye” olduğunu belirtmiştir. Hazreti İsa’nın geniş omuzlu ve kuvvetli bir bedene sahip olduğu da hesaba katıldığında onun “sıska ve çelimsiz” denecek bir zayıflıkta olmadığı açıktır. Buna göre Hazreti İsa’nın gövdesinin, göbek vs.. ilâvelerden uzak fıtrî ve ideal bir görünüm arz ettiği anlaşılmaktadır.

 

Saçı

Hazreti İsa’nın saçı “rüya hadisleri”nin bazısında لَهُ لِمَّةٌ كَأَحْسَنِ مَا أَنْتَ رَاءٍ مِنَ اللِّمَمِ  “Kulaklarına inmiş öyle saçları vardı ki daha güzelini görmemişsindir.” ifadesiyle tarif edilmiştir.  لِمَّةٌ  tabiri, “kulak memesini kapatıp yanlardan aşağı sarkan, fakat omuzlar üzerine yayılmamış saç” mânâsına gelir. Omuzları da kaplayan saç için جُمَّةٌ kelimesi kulla nılır. Bir başka rivayette Hazreti İsa’nın saçı تَضْرِبُ لِمَّتُهُ بَيْنَ مَنْكِبَيْهِ  tabiriyle anlatılmıştır ki bu da saçların yanlardan omuzlar üzerine yayılmış değil de enseden omuzlar arasına değer vaziyette olduğunu ifade etmektedir. Nitekim Peygamberimiz’in saçı için de aynı tarifler yapılmaktadır.

Rivayetlerdeki قَدْ رَجَّلَهَا فَهِيَ تَقْطُرُ مَاءً  ifadesi, “Saçını taramış ve (sanki) saçından su damlıyor.” durumda olduğunu belirtmektedir. Bu ifadeyi gerçek anlamında anlayanlar olmakla beraber, “ıslatıp öyle taradığını” düşünenler de vardır. Fakat genelde, “temizlik, parlaklık ve güzellik”ten kinâye olarak kullanıldığı söylenmiştir. “Nüzûl hadisleri”nde Hazreti İsa’nın saçını tasvir eden iki ilginç ifade de bu yorumu teyit eder. Bunlardan birine göre إِذَا طَأْطَأَ رَأْسَهُ قَطَرَ وَإِذَا رَفَعَهُ تَحَدَّرَ مِنْهُ جُمَانٌ كَاللُّؤْلُؤِ  “Başını eğdiği zaman su damlar, kaldırdığı zaman ondan inci gibi gümüş taneleri yuvarlanır.” ; diğerine göre ise كَأَنَّ رَأْسَهُ يَقْطُرُ وَإِنْ لَمْ يُصِبْهُ بَلَلٌ  “Başına su değmediği hâlde, sanki saçlarından su damlıyor gibidir.” Şu hâlde, gerçekte su damlıyor olmasından değil, “damlıyor görüntüsü”nden söz edilebilir. Zaten saçtan gerçekten su damlıyor olması, Hazreti İsa’nın, “saç şekli kendisine çok yakışan insan olarak tanımlanması”yla bağdaşmaz.

Öte yandan, her üç grup hadiste de Hazreti İsa’nın saç şekli hakkında, سَبْطُ الشَّعْرِ ، سَبْطُ الرَّأْسِ gibi tabirler kullanılmıştır. سَبْطُ tabiri, “kısa ve az kıvırcık” mânâsına gelen جَعْدٌ kelimesinin aksine “düz-sarkık” anlamındadır. Hadislerin çoğunda Hazreti İsa’nın saçı bu tabirle ifade edilmesine karşılık, bazı hadislerde جَعْدٌ ve جَعْدُ الرَّأْسِ gibi tabirler de yer alır. جَعْدٌ tabiri saç için kullanıldığında, “düz-sarkık” kelimesinin zıttı olarak “kısa ve az kıvırcık” mânâsına gelmektedir. Hazreti İsa’nın saç şekliyle ilgili çelişki gibi duran bu iki farklı tarif, onun saçının farklı zamanlardaki görünümü veya جَعْدٌ kelimesine yüklenen farklı anlamlarla ilgilidir. Araplar جَعْدٌ kelimesini erkekler hakkında hem medih hem de zem için kullanırlar. Zem için kullanılırsa biri “kısa boylu” diğeri de “cimri” mânâsına gelir. Medih için kullanıldığında ise biri, “sağlam yapılı ve kuvvetli bir bedene sahip”; diğeri, “kısa ve normal kıvırcık” mânâsındadır. Az kıvırcık saçın medih sayılması, Arapların genellikle düz saçlı olmamasından, yani hafif kıvırcık ve dalgalı saçların Araplarda makbul oluşundandır. Buradan hareketle Kadı Iyâz şu ilâvede bulunur: “Bu tabir, Deccal hakkında zem, Hazreti İsa hakkında ise medih sıfatıdır.”

Diğer taraftan Hazreti İsa için kullanılan رَجِلُ الشَّعْرِ tabiri, onun saç şeklini daha net ortaya koymaktadır. Peygamberimiz’in saçı için de aynen kullanılan bu tabir, “yağla bakımı yapılmış ve taranmış saç veya bu saçın sahibi” mânâsına geldiği gibi, “ne dümdüz ne de aşırı kıvırcık; ikisinin ortası, yani hafif dalgalı saç veya bu saçın sahibi” anlamlarına da gelir. Nitekim Peygamberimiz’in saçı için وَلَيْسَ بِالْجَعْدِ الْقَطَطِ وَلَا بِالسَّبْطِ “Aşırı kıvırcık değildi, dümdüz de değildi.” denilmesi, bu sonraki anlamı pekiştirmektedir. Ayrıca pek çok hadiste Hazreti İsa’nın saçıyla ilgili “düz-sarkık” mânâsındaki tabirler kullanılmasına karşılık, bunun zıt anlamındaki جَعْدٌ kelimesi sadece yedi rivayette geçmektedir. Kaldı ki, bunlardan da saçla irtibatlı görünen sadece bir tanesidir. Bu açıklamalardan sonra Hazreti İsa’nın saçıyla ilgili şunlar söylenebilir: Bakımlı, hafif dalgalı (ne dümdüz ne de aşırı kıvırcık), kulak memesini kapatmakla beraber yanlardan omuzlara inmeyen, fakat enseden iki kürek arasına değer vaziyette aşağıya sarkık şekildedir ve Hazreti İsa’ya bu saç şekli oldukça yakışır durumdadır.

 

Yüzü

Rivayetlerde Hazreti İsa’nın yüzüyle ilgili en göze çarpan hususiyet, onun حَدِيدُ الْبَصَرِ “keskin bakışlı” olmasıdır.

İkinci olarak, onun yüz rengiyle ilgili farklı ifadelere yer verilmiştir. Bunlardan renk bildiren اٰدَمُ “toprak rengi” tabiri çok az rivayette geçmekte ve bunların bir kısmında كَأَحْسَنِ ما يُرَى مِنْ أُدْمِ الرِّجَالِ “Görsen, esmer erkeklerin en yakışıklısı dersin.” şeklinde açıklama getirilmektedir. أَبْيَضُ beyaz” ifadesi ise tek başına bir hadiste geçmekte, bir başka rivayette bu beyazlık “kırmızıya çalar bir beyazlık” olarak kayıtlanmaktadır. Nitekim Araplar yüzle ilgili bir beyazlıktan söz ettiklerinde bu, bildiğimiz anlamda bembeyaz bir rengi değil “çil, siyah benek gibi kusurlardan uzak bir yüz”ü ifade etmektedir. أَحْمَرُ “kırmızı” renge gelince, bazı rivayetlerde tek başına kullanılmışsa da pek çok rivayette bu kırmızılığı ifade için tarif biraz açılmış, “sanki hamamdan yeni çıkmışcasına al çehreli” benzetmesi yapılmıştır. Ancak bu tabir, Hazreti İsa için bir renk ifadesi olarak değil “dupduru bir görünüm ve pırıl pırıl bir çehre”den kinâye olarak kullanılmıştır. Nitekim bir rivayette “güzel, parlak, temiz ve hoş” anlamındaki وَضِيئٌ kelimesiyle beraber kullanılması da bunu destekler. Hem miraç hem de nüzûl hadislerinde çokça yer alan إِلَى الْحُمْرَةِ وَالْبَيَاضِ  şeklindeki tavsifler ise, net bir kırmızılık ve beyazlığı ifade etmez. Buna göre Hazreti İsa’nın yüz renginin “kırmızımtırak nurânî beyaz” olduğu anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan Hazreti İsa’nın yüz rengini bildiren ifadelerin hepsi renk anlamında olmayıp, bazısı güzel görünümü ifade için mecazen kullanılmıştır. Kalkaşendî’nin de belirttiği gibi kadın ve erkekte en güzel sayılan renk beyazdır, beyazın da en güzeli kırmızıya çalan beyazdır. Esmer de pek çoklarınca beğenilir ve esmerin yanak yumrularındaki kırmızılık caziptir.

Şu hâlde hadis rivayetlerinde Hazreti İsa’nın yüz rengini ifade eden bu tabirler, umumiyetle Hazreti İsa’nın yaratılış itibariyle yakışıklı olduğunu belirten tabirlerdir ve birbiriyle çelişmek şöyle dursun, Hazreti İsa’nın güzel yaratılışını vurgulayan unsurlardır. Diğer taraftan, bir insan belli ve sabit bir yüz rengine sahip olmakla birlikte görüldüğü ortama, açlık, üzüntü, sevinç, kızgınlık, hitabet gibi durumlara bağlı olarak yüzü farklı renk ve görünüm alabilir. Hazreti İsa’nın rengiyle ilgili ifadelerin yer aldığı rivayetlerin üç farklı hadis grubunda olduğu da düşünülürse, bu ihtimale kapı açık görünmektedir.

Beyhakî’nin Delâilü’n-Nübüvve’sinde Hazreti İsa’nın şemâiline ışık tutan şu hâdiseye yer verilir: Peygamberimiz’in mektubunu Herakliyus’a götürmekle görevlendirilen iki sahabiden biri olan Hişam İbn Âs’ın anlattığına göre, Herakliyus kendileriyle görüştükten sonra yanlarına bir rahip katar. Onları bir mahzene indiren rahip, orada özenle saklandığı anlaşılan bazı insan resimleri gösterir ve bunların her birinin bir peygambere ait olduğunu söyler. Peygamberimiz’e ait olduğunu belirttiği resim, aslına oldukça uygundur. Resimlerden biri de Hazreti İsa’ya aittir. Siyah örtü kalkınca, altından çıkan onun resmi şöyledir: Parlak bir tabloda genç bir insan.. siyah sakallı ve gür saçlı.. güzel gözlü, pırıl pırıl bir çehre.. Hazreti İsa’nın görünümüyle ilgili günümüz İncillerindeki şu tek anlatım da bu tabloyu hatırlatır: Hazreti İsa, birkaç havarisiyle birlikte yüksek bir dağa çıktığında görünümü âniden değişmiş; yüzü güneş gibi parlamış ve giysileri göz kamaştırıcı bir beyazlığa bürünmüştür.

Diğer taraftan bazı rivayetlerde Hazreti Salih (aleyhisselâm), Urve b. Mes’ûd ve Ebû Zerr gibi zâtlar ile Hazreti İsa arasında benzerlik kurulmaktadır. Bir rivayete göre Hazreti Salih “düz-sarkık saçlı” olması ve ten renginin “kırmızı-beyaz karışımlı” olması yönüyle Hazreti İsa’ya benzemektedir.

Yine hem miraç hadislerinin hem de nüzûl hadislerinin bir kısmında Hazreti İsa, Urve b. Mes’ûd’a benzetilmektedir. Miraç hadislerinde “Sanki o, Urve b. Mes’ûd gibiydi.” ifadesi yer alırken, nüzûl hadislerinde ise “Gördüklerim içinde ona en çok benzeyeni Urve b. Mes’ûd’du.” denmiştir. Hazreti İsa ile Urve b. Mes’ûd arasındaki benzerlik yönünün ne olduğuna dair kaynaklarda hemen hiçbir bilgiye rastlamıyoruz. Ancak Münâvî, önce her ikisi de kavimlerini hidayete davet ettikleri için birinin katledildiğine, diğerinin de katline teşebbüs edildiğine dikkat çeker. Daha sonra, hadisten peygamberlerin ve meleklerin başkalarına benzetilebileceği hükmünü de çıkaran Münâvî, yapılan teşbihin sûret itibariyle olduğunu da ekler. İbn Ebî Şeybe’nin naklettiği mevkuf bir rivayette “Dihye, Hazreti Cebrail’e”, “Urve de, Hazreti İsa’ya” benzetilmektedir. Bu rivayet, Hazreti İsa ile Urve b. Mes’ûd hakkındaki teşbihin sûret itibariyle olduğunu destekler. Ancak onun şekl ü şemâili bizlere ulaşmamıştır.

Şu hâlde söz konusu rivayetlerdeki benzetme, Hazreti İsa’yı tarif konusunda ancak Urve b. Mes’ûd’u tanıyan bir insana fikir verebilir. Urve b. Mes’ûd’un şemâilini bilemeyenler için ise, Hazreti İsa’yı tarif edici olmaktan uzaktır. Tam tersi yani Hazreti İsa’ya ait özellikleri anlatan hadislerden Urve b. Mes’ûd’un şemâili hakkında fikir sahibi olmak mümkündür.

Hazreti İsa ile arasında benzerlik kurulan bir diğer sahabi ise, Ebû Zerr’dir. Ondan “Meryem oğlu İsa’nın benzeri” şeklinde bahsedilmiştir. Bu benzerlik daha ziyade Hazreti İsa’nın fazileti ve zühdüyle ilgili kabul edilmişse de, “Dış görünüş ve ahlâk yönüyle Hazreti İsa’nın bir benzerini görmek isteyen varsa, Ebû Zerr’e baksın.” şeklindeki bir başka rivayetten, Ebû Zerr ile Hazreti İsa’nın dış görünüş itibariyle de birbirine benzedikleri anlaşılmaktadır.

 

Netice

Görüldüğü gibi şemâil bakımından Peygamber Efendimiz’le ortak yönleri bulunan Hazreti İsa’nın beden özelliklerini topluca zikretmek gerekirse şöyledir: Uzuna yakın orta boylu, geniş omuzlu, sağlam yapılı ve kuvvetli bir bedene sahip, karnı göğsüyle aynı hizada, göbekli değil.. genel durumu itibariyle hafif dalgalı vaziyette olan gür saçları kulak memesini kapatıp yanlardan aşağı sarkmaktadır; omuzlar üzerine yayılmayıp enseden omuzlar arasına değer vaziyette ve bakımlı-güzel bir görünüme sahip olan bu saçlar kendisine çok yakışmış durumda.. güzel gözlü ve keskin bakışlı.. siyah sakallı.. bembeyaz ya da karayağız değil, “sanki hamamdan yeni çıkmışcasına” benzetmesinde de görüldüğü gibi daha çok kırmızımtrak nurânî beyaz.. dupduru görünümlü ve pırıl pırıl çehreli.. netice olarak boyu-posu, endamı, saçı ve yüzü itibariyle oldukça yakışıklı ve güzel bir görünüme sahip şanlı bir Nebî, Ülü’l-Azm bir Peygamber.

Author: Dr. Ahmet ÇETİNKAYA - min read. - Post Date: 01/11/2019