Sadece yemek değil; dinî bir faaliyettir iftar





Author: Osman KARYAĞDI - min read. - Post Date: 03/14/2023
Clap

İftar Ramazan'da yenilen normal akşam yemeğinden farklı olarak “dinî bir faaliyet”tir. Zira biz Ramazan akşamlarında sadece orucumuzu açmak için yemek yemiyoruz; önemli bir dinî faaliyeti kendi hususiyetleri içinde icra ediyoruz.

Bazıları iftarı, yemek veya mükellef bir sofraya kurulmak olarak görse bile o, normal akşam yemeğinden farklı olarak “dinî bir faaliyet”tir. Zira biz Ramazan akşamlarında sadece orucumuzu açmak için yemek yemiyoruz; önemli bir dinî faaliyeti kendi hususiyetleri içinde icra ediyoruz.

İftar, en temel anlamıyla “orucu açmak” manasına gelir. Türkçede iftar, vakti gelince orucu açmak manasında kullanılmakla beraber Arapçada “kahvaltı yapma”, “oruç tutmama” ve “vakti gelmeden orucu açma”ya da iftar deniliyor.

 

İftarı vaktinde yapmak: İftarda acele etmek

Akşam güneşin batmasıyla “iftar” vakti girmiş olur. Açlık durumumuza bize göre iftar yapmak için acele etmek veya etmeme konusunda dinî anlamda tam bir serbestlik bırakılmamıştır. Kâmil bir oruç için gerekli olan şeyler arasında iftar vakti girdikten sonra hemen iftarı yapmak, bu konuda “acele etmek” de vardır.

İftarı tam vaktinde yapmayı, “iftarda acele etmek, iftarı geciktirmemek” olarak değerlerdirir Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi vesellem). İftar konusunda hassasiyet ise “hayırlı” olmanın alametlerindendir:

عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ رضِيَ الله عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ:

لَا يَزَالُ النَّاسُ بِخَيْرٍ مَا عَجَّلُوا الْفِطْرَ

Sehl İbni Sa'd’dan (radıyallahu anh) rivayet edildiğine göre,

Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Oruç tutanlar sünnete uyma düşüncesiyle iftarı yapmakta acele ettikleri sürece hayır içindedirler, hayır üzere yaşarlar." (Buhârî, Savm 45; Müslim, Sıyâm 48)

Güneş batıp akşam vakti girdikten sonra hemen iftar edip orucu açmak Peygamber Efendimiz'in hem fiili olarak gösterdiği hem de sözlü olarak tavsiye ettiği bir sünnettir. Vakit girince orucunu O’na uyma düşüncesiyle hemen açan kimse, sünnete uyma sevabı kazanır. Nefsine hâkim olma konusunda hassas olan insanlar akşam yemeğini hemen yemeyebilirler, ancak en azından hadislerde tavsiye edildiği gibi, bir hurma, bir yudum su veya içim süt ile de olsa, öncelikle iftar yapılmalıdır.

Burada asıl olan Peygamberimiz’in sünnetine uymak, O’nun emir ve tavsiyelerinin bizim için değerini ortaya koymaktır.

İftarı geciktirmeme konusunda dikkat çekici bir rivayet de Sahih-i Müslim’de nakledilmektedir:

Tâbiînin büyüklerinden Ebû Atıyye ile Mesrûk, hepsini birer yıldız gibi gördükleri sahâbîlerden iki kişinin iftar ve akşam namazı konusunda farklı davranmalarını enteresan bulmuş ve işin doğrusunu öğrenmek için Hz. Aişe (r.anhâ) validemize sormaya karar vermişlerdi. Ebû Atıyye’yi dinleyelim:

عَنْ أَبِي عَطِيَّةَ، قَالَ: دَخَلْتُ أَنَا وَمَسْرُوقٌ عَلَى عَائِشَةَ رَضِيَ الله عَنْهَا، فَقُلْنَا :

يَا أُمَّ الْمُؤْمِنِينَ، رَجُلَانِ مِنْ أَصْحَابِ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، أَحَدُهُمَا يُعَجِّلُ الْإِفْطَارَ وَيُعَجِّلُ الصَّلَاةَ، وَالْآخَرُ يُؤَخِّرُ الْإِفْطَارَ وَيُؤَخِّرُ الصَّلَاةَ. قَالَتْ: أَيُّهُمَا الَّذِي يُعَجِّلُ الْإِفْطَارَ وَيُعَجِّلُ الصَّلَاةَ؟ قَالَ: قُلْنَا: عَبْدُ اللهِ يَعْنِي ابْنَ مَسْعُودٍ. قَالَتْ: كَذَلِكَ كَانَ يَصْنَعُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.

Mesruk ile beraber Hz. Âişe’nin (radıyallahu anhâ) yanına gittik. Mesruk Hz. Aişe’ye:

- Muhammed (aleyhisselam)’ın ashâbından hayırlı olarak tanıdığımız, hiçbir hayırdan geri kalmayan iki kişi var. Fakat bunların farklı tavrı dikkatimizi çekiyor. Bunlardan biri akşam namazını kılma ve orucunu açıp iftar etme hususunda acele ediyor. Diğeri ise hem akşam namazını hem de iftarı geciktiriyor, dedi. Bunun üzerine Âişe (radıyallâhu anhâ) sordu:

- Akşam namazını kılma ve iftar konusunda acele eden kimdir?

- Abdullah ibni Mes'ud, dedik.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz’i (sallallâhu aleyhi vesellem) çok iyi bilen Âişe (r.anhâ):

- Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselam) da öyle yapardı, dedi. (Müslim, Sıyâm 49-50)

Bu rivayet, -maksadı iftarı vaktinde (acele yapmak) ise de- yaşandığı dönemdeki İslam ahlakı ile alakalı ciddi ipuçları taşıyor.

Ebû Atıyye ve Mesruk, birbirinden farklı yaklaşımları olan örnek kişilerin farklı uygulamalarını polemik konusu yapmadan daha bilgili ve hakem konumunda olacak başka birine götürüyorlar. Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) ashab ve tabiînin dini konularda hakem kabul ettiği, hakemliğin hakkını veren bir sahabîdir.

Evet, ihtilaf edilen konular polemik konusu yapılmadan -Kur'ân’ın da işaret ettiği gibi- “işin ehli”ne, “bir bilene” götürülür/götürülmelidir.

Soruyu, şahıslardan bağımsız olarak konu üzerinden sorma polemik kapısını kapatma adına önemli bir yaklaşımdır. Ebu Atıyye ve Mesruk da böyle yapıyor, iki farklı şahsı değil, iki farklı uygulamayı ön plana çıkarıyorlar.

Hz. Aişe validemiz, farklı davrananların kim olduğunu sormuyor, doğru olarak kabul ettiği uygulamayı yapan şahsı öğrenmek istiyor. Olayı kişiselleştirerek yanlış yapan şahıslar üzerinde durmaktansa hep doğrunun peşinde olmak ve müspet hareket edenleri takip ve takdir etmek yerinde bir tavırdır.

Hz. Aişe’nin cevabı, ihtilafların kapısını kapatıyor. Zira o, doğru veya yanlış yapan şahıslar hakkında konuşmak yerine “Resûl-i Ekrem de (aleyhisselam) böyle yapardı” diyerek konuyu asıl uyulması gereken rehbere getiriyor, itiraz kapısını kapatıyor. Dinî meselelerde asıl rehber ve hakem Allah Resûlü’nün uygulaması, yani “sünnet”tir.

 

İftar ne ile yapılır/yapılmalıdır?

Peygamber Efendimiz iftarını -akşam namazını kılmadan önce- bizzat hurma ile açtığı gibi bunu diğer Müslümanlara da tavsiye etmiştir.

عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضيَ الله عَنْهُ قَالَ:

كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُفْطِرُ قَبْلَ أَنْ يُصَلِّيَ عَلَى رُطَبَاتٍ فَإِنْ لَمْ تَكُنْ رُطَبَاتٌ فَتُمَيْرَاتٌ فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تُمَيْرَاتٌ حَسَا حَسَوَاتٍ مِنْ مَاءٍ.

Enes b. Malik (radıyallâhu anh) anlatıyor:

"Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm), akşam namazını kılmadan önce birkaç taze hurma ile orucunu açardı. Eğer taze hurma yoksa kuru hurma ile iftarını yapardı. Eğer kuru hurma da bulamazsa birkaç yudum su içerdi.” (Ebû Dâvûd, Savm 21; Tirmizî, Savm 10)

Dinî kimliğin öne çıktığı meselelerde, Müslüman farklılığını ortaya koymalıdır. Bunlardan biri de iftarı acele etmektir. Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayet edilen bir hadise göre, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) Yahudi ve Hıristiyanların bir şekilde iftarı geciktirdiklerini bildirir ve Müslümanların onlardan farklı olarak iftarda acele etmelerinin müslümanlara ait bir hususiyet olduğunu beyan eder. (Ebû Dâvûd, Sıyâm 20)

Bilindiği üzere akşam namazının vakti dardır ve özellikle bu namaz ilk vaktinde eda edilmelidir. İftarı geciktirmek, namazı da geciktirmek manasına gelecektir.

Allah Resûlü ve sahabe-i kiramın uygulamalarına baktığımızda önce bir iki hurma veya biraz su ile orucu açıp iftarı yaptıklarını daha sonra akşam namazını kıldıklarını görüyoruz. Öyleyse bizler de imkanlar elverdiği ölçüde karnımızı iyice doyurmadan akşam namazını eda etmeli, yemeğin tamamını namazdan sonraya bırakmalıyız.

 

Orucu dua ile açmak: İftar Duası

Dualar genelde yapılan ibadetin akabinde olur. Ezan duası, namazdan sonra dua gibi. Fakat iftarda yaptığımız dua iftar yemeğinden öncedir. Çünkü bu dua yediğimiz yemekle alakalı değil, gündüz tuttuğumuz oruçla alakalıdır. Yani iftar duası da öncesinde yapılmış bir ibadetin tamamlayıcı duasıdır. İftar yaparken dua edilmesi sünnettir. Bu konuda, bizzat kendi yaptığı dualar olduğu gibi oruçlu kimsenin iftar anında yapacağı duanın makbul olacağı müjdesini de verir Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselam).

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:

ثَلاثَةٌ لا تُرَدُّ دَعْوَتُهُمْ؛ الإِمَامُ الْعَادِلُ، وَالصَّائِمُ حِينَ يُفْطِرُ، وَدَعْوَةُ الْمَظْلُومِ يَرْفَعُهَا فَوْقَ الْغَمَامِ وَتُفَتَّحُ لَهَا أَبْوَابُ السَّمَاءِ وَيَقُولُ الرَّبُّ عَزَّ وَجَلَّ وَعِزَّتِي لأَنْصُرَنَّك وَلَوْ بَعْدَ حِينٍ.

Ebû Hüreyre’den (radıyallâhu anh) rivayet edildiğine göre,

Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Üç sınıf insanın duası geri çevrilip reddedilmez:

  1. Adil devlet başkanının duası,
  2. İftar esnasında oruçlunun yapacağı dua,
  3. Maslumun duası ki, mazlum ellerini yukarılara doğru kaldırır, sema kapıları onun talebi için açılır. Rabb-i rahîm teâla mazluma: ‘İzzetim hakkı için biraz geç bile olsa zalime karşı sana yardım edeceğim’ der. (Tirmizî, Cennet 2; Daavât 130).

Peygamber Efendimiz’in iftar esnasında yaptığı farklı dualar vardır: Bunlardan Ebu Dâvûd’un Sünen’inde nakledilen iftar duası şu şekildedir:

بِسْمِ اللهِ، اللَّهُمَّ لَكَ صُمْتُ، وَعَلَى رِزْقِكَ أَفْطَرْتُ.

Allahım! Senin rızân için oruç tuttum, senin verdiğin rızıkla orucumu açıyorum.” (Ebû Dâvûd, Savm 22)

Dârekutnî’nin Sünen’indeki rivayet diğer mü’minleri de içine alacak şekilde umumîdir:

اَللَّهُمَّ لَكَ صُمْنَا، وَعَلَى رِزْقِكَ أَفْطَرْنَا، فَتَقَبَّلْ مِنَّا، إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Allahım! Senin rızân için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açıyoruz, bu orucumuzu bizden kabul buyur; şüphesiz ki, Sen her şeyi işiten ve bilensin” (Dârekutnî, 2/185).

Genelde duaların bir formatı ve kalıp cümlesi yoktur. İnsanlar o anki hissiyat ve ihtiyaçlarına göre ellerini yüce bir makama açar ve gönüllerinden geçeni söylerler. Bununla beraber belli vakitlerde o zamanın ruhuna uygun olarak Resûl-i Ekrem’in yaptığı dualar da vardır. Bunlar güzel örneklerdir. Bu örneklerdeki ifadeler bir araya getirilerek fıkıh kitaplarında iftar vaktinde yapılması tavsiye edilip müstehap kabul edilen ve Müslümanlar arasında yaygın olarak yapılan iftar duası şu şekildedir:

اَللَّهُمَّ لَكَ صُمْتُ، وَبِكَ أٰمَنْتُ، وَعَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ، وَعَلَى رِزْقِكَ أَفْطَرْتُ، فَاغْفِرْ لِي مَا قَدَّمْتُ وَمَا أَخَّرْتُ.

“Allahım! Senin rızân için oruç tuttum, sana iman ettim, sana güvendim ve senin verdiğin rızıkla orucumu açıyorum; günahlarımı affedip beni bağışla.” (el-Fetâva’l-Hindiyye, 1/200)

İftar öncesinde yapılacak dua, iftarın sadece yemek değil, aynı zamanda dini bir faaliyet olduğunu gösterir. İftar vaktinde orucunu duayla açan kişide “ibadet bilinci” güçlendiği gibi ibadet farkındalığı da gelişir. Zira o sadece yemek yemediğini, akşam ezanıyla yeme izni değil, yeme emri geldiğini farkeder, yediği yemeğin oruç ibadetinin bir parçasını teşkil ettiğini görür.

Author: Osman KARYAĞDI - min read. - Post Date: 03/14/2023