Anne-Baba Hakkı





Author: Wise Institute - min read. - Post Date: 10/23/2022
Clap

İslami kültürün canlı yaşandığı yerlerde anne-baba hakkına karşı bir hassasiyet vardı. Zamanın geçişi, kültürün değişmesiyle, Müslüman coğrafyada da anne-baba hak ettiği saygıyı görmemeye başladı...

Değerlerin, özellikle de manevi değerlerin altüst olduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz. Kültürler arası geçişler de etkin. Benzer sıkıntıları bütün insanlık yaşıyor. Örnekleri sayıp çoğaltmak mümkün ancak biz bu hafta bunlardan sadece biri üzerinde durmak istiyoruz: Anne-baba hakkı. Allah Teala’nın yalnızca kendine kulluğa çağırdığı ayette müminlerden istediği ikinci şey; anne-babaya iyilikte, ihsanda bulunulmasıdır. İslami kültürün canlı yaşandığı yerlerde anne-baba hakkına karşı bir hassasiyet vardı. Zamanın geçişiyle Müslüman coğrafyada anne-baba hak ettiği saygıyı göremiyor, çocukluklarından, çoğu çile ile bakıp büyüttükleri evlatlarından beklemese bile, gerekli ilgiyi göremiyorlar.

Bir insanın hayatında anne-babasının yerini Rabbimiz İsra sûresinde şöyle anlatır:

Rabbin şöyle buyurdu: Allah’tan başkasına ibadet etmeyin! Anneye ve babaya güzel muamele edin! Şayet onlardan her ikisi veya birisi yaşlanmış olarak senin yanında bulunursa sakın onlara hizmetten yüksünme, “öff!” bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve gönül alıcı sözler söyle! Şefkatle, tevazu ile onlara kol kanat ger ve şöyle dua et:

“Ya Rabbî, onlar küçüklüğümde nasıl beni ihtimamla yetiştirdilerse, ona mükâfat olarak Sen de onlara merhamet buyur!” (İsra sûresi, 23-24)

Yine pek çok ayet-i kerimede söz getirilip anne-babaya iyilik ile bağlanır. Her ikisinin birlikte nazara verildiği yerlerin yanında bazen çektiği ağır zahmetler sebebiyle annenin haklarına biraz daha fazla vurgu yapılır:

Biz insana, anne ve babasına güzel muamele etmesini emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımış ve nice güçlüklerle doğurmuştur. Çocuğun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet insan, gücünü kuvvetini bulup daha sonra kırk yaşına girince

“Ya Rabbî!” der. “Gerek bana, gerek anneme babama lütfettiğin nimetlerine şükür yoluna beni sevk et! Senin razı olacağın yararlı işler yapmaya beni yönelt ve bana salih, dine bağlı, makbul nesil nasib eyle! Rabbim! Senin kapına döndüm, ben sana teslim olanlardanım.” (Ahkaf sûresi, 46/15)

İnsan kendisine yapılan iyilikleri unutabilir, bazılarını dikkate almaz, bazılarının hiç farkında değildir. Kur’an’da Allah bazı iyilik ve ihsanları da anlatılır ve karşılının verilmesini ister:

Biz insana, annesine babasına iyi davranmasını emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl kadar sürer. İnsana buyurduk ki: “Hem Bana, hem de annene babana şükret, unutma ki sonunda Bana döneceksiniz.” (Lokman sûresi, 31/14)

Şefkat Kahramanları:

Anne, evladına karşı o kadar şefkatlidir ki, onu tehlikeden kurtarmak için kendini çok rahat ölüme atar. Bunun hayvanlardaki tecellisi bile ne kadar manidardır. Bir tavuk, yavrusunu koruma maksadıyla köpeğin önüne atılır. Allah, annenin yüreğine böyle bir şefkat, hassasiyet ve böyle bir kahramanlık vermiştir. Hassasiyetinin ve şefkatinin gereği, çocuk hakkında en çok tedirgin olan, zahmetler çeken annedir. Yirmi yaşındaki evladı biraz eve geç gelse, gözüne uyku girmez. Parmağına bir iğne batsa, sanki kendi eline batmış gibi acı çeker.

 

Ebeveynin Gözünde çocuklar her zaman çocuktur:

Evlat ne kadar büyük olursa olsun, anne-babanın gözünde yine de bir çocuktur. Öyle gördüklerinden dolayı, onu her zaman şefkatle kucaklarlar. Evlat da ona göre anne-babasına karşı hürmet göstermesi gerekir.

Anne-baba, büyüyünce tıpkı çocuk gibi olurlar. Alıngandırlar, hassastırlar, ilgi beklerler, şefkat isterler. Allah, bu noktaya temas ederek bizi ikaz ediyor. “Şayet onlardan her ikisi veya birisi yaşlanmış olarak senin yanında bulunursa sakın onlara hizmetten yüksünme, “öff!” bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve gönül alıcı sözler söyle! Şefkatle, tevazu ile onlara kol kanat ger ve şöyle dua et:

“Ya Rabbî, onlar küçüklüğümde nasıl beni ihtimamla yetiştirdilerse, ona mükâfat olarak Sen de onlara merhamet buyur!” Yani ben nasıl küçükken merhamete muhtaç idiysem, şimdi de onlar aynı merhamete muhtaçlar. Onlar şimdi birer çocuk gibidirler.

 

Birincilerin Birincisi

Anne-babanın çocukları üzerindeki hakları konusunda çok nakledildiğini bilsek de eklemesek eksiklik olacak bir hadisi zikretmeden geçemeyeceğiz:

Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:

Bir adam Allah Resûlü’ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) gelerek:

- İnsanları içinde kendisine en iyi davranmam gereken kimdir? diye sordu.

Efendimiz;

- “Annen!” buyurdu.

Adam:

- Ondan sonra kimdir? diye sordu.

- Annen!” buyurdu.

Adam tekrar:

- Ondan sonra kim gelir? diye sordu.

- “Annen!” dedi.

Adam tekrar:

- Sonra kim gelir? diye sordu.

Resûl-i Ekrem aleyhissalatu vesselam:

- “Baban!” cevabını verdi. (Buhârî, Edeb 2; Müslim, Birr 1)

 

Baba İhmal Edilmiyor

Gerek Kur’an, gerekse hadis-i şeriflerde üzerinde hassasiyetle durulan anne-baba hakkı konusunda dünyanın çoğu ile birlikte biz Müslümanların da başarılı bir imtihan veremediğimiz söylenebilir. Efendimiz’in bir hadislerinde Cennet’in “orta kapısı” olarak tarif ettiği babaların hakkı konusundaki uyarısı çok açıktır: “Hiçbir evlat, babasının hakkını kesinlikle ödeyemez. Ancak şöyle bir şart düşünülürse bu mümkün olur: Babasını bir yerde köle olarak bulur, satın alır, sonra da onu hürriyetine kavuşturur. Ancak o zaman hakkını ödemiş olur.” (Müslim, Itk 25) Bu hadis İslami yaklaşıma göre hürriyetin değerini, hem de babanın hakkının büyüklüğünü çok açık ve net bir şekilde göstermektedir.

Nankörlüğün en önemli sebebi nimeti, iyiliği görememektir. İnsanın anne-babasından gelen nimetleri görememesi ne acıdır. Bundan daha acısı ise, gördüğü, farkında olduğu halde anne-babası eliyle Allah’ın kendisine sunduklarını yok sayması, inkar etmesidir.

Author: Wise Institute - min read. - Post Date: 10/23/2022